Şeker Hastalığının Nörolojik Etkileri Nelerdir
Şeker Hastalığının Nörolojik Etkileri Nelerdir
Yaygın olarak bilinen adıyla şeker hastalığı, dünyada ve ülkemizde yaygın görülen bir klinik tablo olup nörolojik komplikasyonları önemlidir. Kan glukoz (şeker) düzeyindeki düşüş ve artışların erken ve geç dönemde yaşam kalitesini bozabilen ve erken tanı ile tedavi edilebilen etkileri vardır.
Hipoglisemi ( kan şekeri düşüklüğü) ; beyinde glikojen ve glukoz depolanmadığından, vücutta mevcut kaynaklarda azalma olduğunda yarım saat içinde hipoglisemi semptomlarını ortaya çıkarır. Kısa süreli ve hafif düşüklüklerde dengesizlik, kol ve bacakta hissedilen güçsüzlük, yorgunluk, konuşma bozukluğu, terleme, solukluk, ve bayılacakmış hissi olabilir. Erken tedavi edilmezse sara nöbetine yol açabilir.Ama bu kalıcı bir sara hastalığı olmadığından kan şekeri normale dönünce nöbetler ortadan kalkar ve ilaç kullanımına gerek duyulmaz. Ağır olgularda ise bilinç bulanıklığı, davranış bozuklukları, uykuya meyil ,bilinç kaybı ve koma gelişebilir. Glukoz düzeyi normale yükseltilmezse dönüşümsüz beyin hasarı meydana gelebilir.
Hipoglisemi nedenleri arasında beslenme bozukluğu, açlık, anoreksia nervoza, uzun süreli ishal, ateş, hipertiroidi, malignansi, karaciğer hastalığı, bazı ilaçlar, alkol ve uyuşturucu kullanımı sayılabilir.
Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ; erken dönemde hipoglisemi benzeri semptomlara neden olurken, bu yüksekliğin uzun süre devam etmesi daha kalıcı sinir hasarlarına (polinöropati), kol ve bacaklarda sinir sıkışmalarına (tuzak nöropati) yol açabilmektedir.
Nöropatiler birçok farklı şekilde görülebilir. Fakat sıklıkla bacaklar ve ayaklarda, parmak uçlarında hissizlik, yanma, uyuşma ve ağrılarla kendini gösterir. Bu semptomlar el parmaklarında da görülebilir ve özellikle geceleri daha da belirginleşir. Daha nadiren gövdede, sırtta benzer şikayetler tanımlanabilmektedir. Hastalarda meydana gelen duyu ( his ) bozukluklarına bağlı olarak ülserler ve yanıklar meydana gelebilir. Ağrılı veya ağrısız kas güçsüzlükleri sık olmamakla birlikte görülebilmektedir. Bu durum yavaş ilerler ve kas hastalıklarındaki güçsüzlükle erken yorulmayı taklit eder. Hasta giderek artan bir yorgunluktan bahseder. Uzun süreli ve özellikle 50 yaş üzerindeki diyabet hastalarında göz kapağı düşmeleri, bakış bozuklukları gibi kranial nöropatiler görülebilmektedir. Bazen bu duruma göz arkasında ağrı eşlik edebilmektedir.
Diyabet hastalarında normal populasyona göre daha yüksek oranda sinir kompresyon (sıkışma) sendromları görülmektedir. En sıklıkla el bileği ve dirsekte sıkışmalara bağlı olarak parmaklarda uyuşma, ağrı ve güçsüzlükle kendini gösterir. İlerledikçe el becerisi kaybedilmekte ve sıkışmış sinire bağlı olarak hareketlerde kayıp olabilmektedır. Hastalar gece uykudan uyandıracak ağrılardan şikayet edebilirler. Daha nadir de olsa ayak bileği ve diz bölgesindeki sıkışmalara bağlı olarak özellikle yürürken olan ağrılar, kramplar ve geceleri olan uyuşma-yanmalar görülebilir. Diyabetik nöropatiler bazen hiç semptom vermeyebilir. Bu nedenle şikayet tanımlamasalar da diyabet hastalarında düzenli nörolojik muayene ve gereğinde EMG kontrolü yapılması önemlidir.
Kan şekeri düşüklüğü ve yüksekliğini saptamak için kan testleri, sinirler üzerine olan etkilerini saptamak ve tedaviye yanıtı değerlendirmek için EMG (elektromiyografi) yapılmalıdır. EMG, elektrik akımı kullanılarak ve/veya iğne yöntemleriyle sinir ölçümlerinin yapıldığı ve kasların incelendiği bir tanı yöntemidir.
Tedavide ; en erken bir şekilde kan şekerini normale döndürmek için müdahale, hayat kurtarıcı olmak yanında geridönüşümsüz özürlülüklerin oluşmasını önlemektedir. Uzun dönem tedavi yaklaşımları ise kan şekeri regülasyonu, altta yatan nedene yönelik tedavi ve hastaların yaşam kalitesini arttırmak amaçlı mevcut semptomlara yönelik tedavileri içermektedir. Diyabet hastalarının göz ve böbrek kontrolleri gibi düzenli bir şekilde nörolojik açıdan değerlendirilmeleri erken tanı ve tedavi için yararlı ve gereklidir. Kan şekeri düşüklüğü, yükselmesinden daha kalıcı zararlar verebileceğinden şeker hastalarının üzerlerinde hastalıklarını ifade eden bir belge yanında, böyle acil durumlarda kullanılmak üzere şeker bulundurulması önemlidir.
Fakat tüm bunların ötesinde sağlıklı olmanın ve kalabilmenin ilk ve en önemli basamağının düzenli ve sürekli egzersiz yapmak ve bilinçli beslenmek olduğunu unutmamalıyız. Özellikle diyabetle karşılaşma yaşının giderek düşmesiyle, ailelere ve eğitmenlere düşen görev de artmaktadır. Çocuklarımızın ileride geridönüşümsüz hasarlar almasını istemiyorsak şimdiden onlara beslenme alışkanlıklarının ve düzenli egzersizin önemini vurgulamalıyız.
Kaynak: Dr. Leman Ergüven
Yazar: Dr. Bedri Ergun TOPSEVER
Makale Tarihi: 15/01/2012
Tıp Bayramınız Kutlu Olsun | |
Kilo vermek için 10 altın kural | |
Derin Ven Trombozu ve Akciğer Embolisi | |
Türkiye ve Kanser | |
Yaz Diyeti |
Beyin Tümörleri | |
Trigeminal Nevralji Nedir | |
Nöropatik Ağrı Nedir | |
Alzheimer Hastalığı (Demans-Bunama) | |
Menenjit Nedir |
Tweet |
|